HİLM
Sözlükte "sabırlı ve hazımlı, akıllı ve ağırbaşlı olmak" anlamlarına gelen hilm; yumuşak huylu olmak, nefsine hakim olup kızmamak, gücü yettiği halde halde affetmek, hoşa gitmeyen şeyler karşısında sabredip tahammül göstermek gibi anlamlara gelen güzel ahlaktır. Kişi bu bu huya sahip olmadıkça güzel ahlak sahibi olamaz. Efendimiz'in (s.a.v) "Din güzel ahlaktır." buyurduğunu bilen her müminin bu vasfı taşıması gerektiği hususunda bütün alimler görüş birliği içindedir. Peygamberimiz (s.a.v) Eşec el-Abdi adlı sahabiyi överken şöyle buyurmuştur: "Sende Allah'ın sevdiği iki haslet vardır; biri hilm, diğeri de teeni (ölçülü olmak)."
Hilm sahibi olan kişi; kırıcı, sert, kaba olmamakla beraber, sabırlı olup
kusurları affeder. Allah'ın sıfatlarından biri de hilmdir ki kullarına karşı
hilm ile tecelli eder. Hilminden dolayı; isyankar, asi kullarının cezalarını
hemen vermez, mühlet tanır. halini düzelten ve af dileyenleri affeder, günahlarını bağışlar ki, bu da hilminin
tecellisidir. İmam-ı Rabbani (k.s): "Allah'ın hilmi o kadar çoktur ki, kullarının cezalarını vermekte acele
etmez." buyurmuşlardır. Allahu Teala hilm sıfatını kullarında da görmek ister. Bilhassa, insanları Hakk'a davette bu
sıfatın önemi çok büyüktür. Hilm, aynı zamanda peygamberlerin ortak sıfatıdır.
Onlar, kavim ve kabilelerine daima yumuşaklıkla muamele etmişlerdir. Peygamber
Efendimiz (s.a.v) de kamil manada hilm ehliydi. Rabbimizin bu esması, en çok O'nda (s.a.v) tecelli etmiştir. O'nun (s.a.v)
hayatı hep hilm yörüngeli geçmiştir. Nefsi için asla gazaplanıp sertlik, şiddet göstermemiştir. Hilmin olmadığı yerde sertlik,
kabalık vardır ki, bu durum da pek çok tehlikelere yol açabilir. kırgınlıklara sebep olabilir. Rabbimiz Efendimiz (s.a.v)'e "Rasulüm! O vakit, Allah'tan bir rahmet ile onlara
yumuşak davrandın! Şayet Sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmları
için dua et!"
(Al-i İmran\159) buyurmuştur. Bu da gösteriyor ki, tebliğ hususunda da muhataba hilm ile yaklaşmak ilahi
kanundur, sünnet-i seniyyedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) yeni müslüman olan, dinin edep ve nezaketini yeterince öğrenme fırsatı bulamayanlara karşı da daima halim
ve anlayışlı davranmıştır. Nitekim şu hadise bunun tipik bir misalidir; "Bedevinin biri Mescid-i Nebevi'de küçük abdestini bozmuştu. Sahabeler hemen onu
azarlamaya başladılar. Bunun üzerine Hazreti Peygamber (s.a.v) : "Adamı kendi haline bırakın.
Abdest bozduğu yere de bir kova su dökün. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil." buyurdu. Lokman Hekim Şöyle der; "Evladım! Üç şey, üç şeyle bilinir: Hilm gazap anında; şecaat, harp meydanında; kardeşlik ise,
ihtiyaç anında."
Dolayısıyla hilm ahlakının en çok yaşanması gereken zamanlar, insanın öfke ve hiddete kapıldığı, aklın yerini hissin aldığı
anlardır. Böyle bir anda nefsini dizginleyebilmek, gücü yetmekle beraber, kendisini zaptederek öfkesini yenmek ve intikam fikrinden vazgeçmek manevi olgunluk ister. Nitekim Efendimiz
(s.a.v)'de: "Yiğit dediğin, güreşte rakibini yenen kimse değildir; asıl yiğit, kızdığı zaman öfkesini yenen kişidir." buyurmuşlardır. Musa
(a.s) dedi ki: "Ya Rab! Senin yanında kullarının en izzetlisi
kimdir?" Cenab-ı Hak şöyle buyurdu: "Gücü yettiği zaman bağışlayandır."
Yani hakkını almaya gücü yettiği halde hakkını
almayıp veya hak ettiği cezaya çarptırmayıp, bağışlayabdır ki bunu da ancak hilm ve rıfk ehli yapar.
Ashab-ı Kiramı görmekle şereflenen Tabiin devrinin yükseklerinden ve evliyanın büyüklerinden olup, tasavvufa büyük rehberlerden,
Nakşibendiyye yolu alimlerinden dördüncüsü olan Cafer-i Sadık (r.a) bir gün sofraya oturmuş, hizmetçisinin getireceği yemeği bekliyordu. Hizmetçisi sıcak çorba dolu kaseyi getirirken kaza eseri Cafer-i
Sadık (r.a)'ın üzerine döktü. Cafer-i Sadık(r.a)
insanlık icabı öfkelenmişti. Hizmetçinin yüzüne kızgınlıkla
bakmaya başladı. Hizmetçisi ise kendisinden daima ilim sohbetleri dinleyen akıllı bir kişiydi.
"Efendim! Rabbimiz Kur'an'da öfkelerini yeneleri methediyor." dedi. Cafer-i Sadık (r.a) derin bir
nefes alıp "Öfkemi yendim." dedi. Hizmetçi: "Aynı ayette: "İnsanların kusurlarını bağışlayanlar da
methediliyor." dedi ve ayetin devamını okudu. Cafer-i Sadık (r.a)
"Seni bağışladım." dedi. Hizmetçi bu sefer de: "Kur'an'da aynı ayetin devamında
'Allah ihsanda bulunan, iyilik eden kimseleri sever!' buyuruluyor!"
diyerek ayeti sonuna kadar okudu. Cafer-i Sadık (r.a): "Haydi git, hürsün artık; seni Allah için azad ettim." buyurdu.
Şu bir gerçektir ki; hilm, yumuşak huy ve sabır pek çok hayırlara sebebiyet verir ve pek çok tehlikelerden korur. Denilebilir ki hilm, her
saadetin, huzurun, dostluğun kaynağıdır. Ayet-i kerimede "İyilikle kötülük asla bir olmaz,
sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav. O vakit seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, candan bir dost gibi olur.
Bu güzel davranış ve
duyguyu, ancak öfkesine engel olmak ve eziyetlere katlanmak suretiyle nefsiyle cihad edip
sabreden kimse elde eder." (Fussilet Suresi\34-35) Rasulullah (s.a.v)
buyurdular ki: "Kim haksız olduğu bir münakaşayı terk ederse, kendisine cennetin kenarında
bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münakaşayı terk edene de cennetin ortasında bir ev kurulur. Kim de ahlakını
güzelleştirirse, ona
da cennetin en yüksek yerinde bir ev kurulur."
Hilm ehli kimseler hem aile ortamında hem toplum içerisinde kalplerde en değerli yeri alır. Karşılaştığı
her zorluğa katlanır, kolay kolay kırmaz ve kırılmaz. İnsanlarla münakaşa etmezler, onlardan gelen ezalara
sabrederler. Sıkıntı verici olayların üstesinden gelebilirler. Merhametle ve yumuşaklıkla arkadaş ve akrabalarının
yardımına koşarlar. Hizmette öndedirler. O, insanları Hak rızası için kolayca affeder, sever, sevilir. Hilmin rıfkın
neticesi ve semeresi başkalarının kusurlarını kolayca affedebilmektir. Böyle bir haslet ise kişiye izzet ve şeref kazandırır
ve kişiyi dostluk makamına çıkarır. Kur'an-ı Kerim'de övülen de onlardır:
"Rahman'ın has kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini
bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) 'Selam!' derler (geçerler)." (el-Furkan\63)
Yorumlar
Yorum Gönder