Kayıtlar

HER HAK SAHİBİNİN HAKKINI VER

Resim
  Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabbül Âlemin. Vessalaü vesselamu ala seyyidina Muhammedin nebiyyil ümmi ve ala alihi ve sahbihi vesellem. Rabbişrahli sadri ve yessirli emri. Vahlul ukdeten min lisani yefkahu kavli. Bugün ismini bildiğimiz, ilimlerinden faydalandığımız büyük âlimler, hep tasavvufun sıralarından geçmişlerdir. O sıralardan geçmeden kendilerini eksik görmüşlerdir. İmam Rabbanîler, İmam Şafiîler, İmam Ebu Hanifelerin (k.s) ilimleri devasa idi ama onlar tasavvuf konusunda ihtiyaç duydular. Mevlâna Hâlid-i Bağdadî’de (k.s) ilim, ibadet ü taat had safhada vardı. Böyleyken o (k.s), neden Seyyid Abdullah-ı Dehlevî’ye (k.s) intisap etti? Eksik olan neydi? Eksik olan kalpti. Esas mesele zaten budur. O (k.s), aşk ve muhabbeti, ihlası arıyordu. Binasını inşa edecek malzeme elinde vardı. Ama birbirine tutturmak için elzem olan çimentosu yoktu. Faraza bir kış mevsimi yaşayacaktı, binasını inşa etmek için tuğlası, demiri vs. vardı ancak çimentosu yoktu. Muhabbet ve aşk,...

ALLAH'A KARŞI EDEPLER

Resim
 Allah'a Karşı Zahiri Edepler Allah'a karşı zahiri edepler, müridin her an dinin emirlerine riayet etmesi ve her zaman taharet/temizlik üzere bulunmaya gayret etmesidir. İmam Nisaburi'nin de (r.a) ifade ettiği gibi taharet on iki kısımdır. Bunlar;  1- Kalp (fuad) Temizliği: Bu, masivadan yüz çevirmektir, yani kalbi Allah'tan başka her şeyden temizlemektir. 2- Sır Temizliği: Bu, müşahededir, yani her şeyde Allah'ın büyüklüğünü müşahede etmektir. 3- Sadr (gönül) Temizliği: Bu, Allah'ın rahmetinden ümitvar olmaktır ve verilene kanaat etmektir. 4- Ruh Temizliği: Bu, haya ve heybettir, yani gereği gibi Allah'tan utanmak ve O'nun heybetinden korkmaktır.  5- Batın (karın ve mide) Temizliği: Bu, helal lokmaya dikkat etmek, haram ve şüpheli yiyeceklerden sakınmaktır.  6- Beden Temizliği: Bu, şehvetleri terketmek, nefsin arzu ve isteklerine uymamaktır. 7- Ellerin Temizliği: Bu, vera' yabi haram ve şüpheli şeyleri terketmek ve harama düşmemek için çalışmaktır. ...

İDRAK VE ŞÜKÜR İLE KUL OLMAK

Resim
Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra anne babası çocuğunu kendi inançlarına göre Mecusi, Hıristiyan ya da Yahudi yaparlar. Yani her doğan çocuk temiz ve berraktır. Çocuk hiç işlenmemiş, çizilmemiş, tertemiz bir kâğıt gibidir. Siz o çocuğa “Allah var, yaratıcı var.” derseniz o bunu sorgulamadan kabul eder. Çocuk temiz berrak su gibidir ama İslamî terbiye verilmezse anne baba bu berrak suyu bulandırırlar. Eğer insan akıl muktediratını kullanmaz ise sorumlu olur. İnsanı, zamanı her şeyi yaratan Allah’tır fakat bunların kullanım hakkı insana verilmiştir. Siz bu ednayı kaldırırken yaratıcısı Allah’tır fakat kullanım hakkı size verilmiştir. Eğer insan kendisine verilen hayatı ve zamanı iyi noktada kullanırsa cenneti, eğer kötü şekilde kullanırsa cehennemi hak eder. Bizlere verilmesi gereken ceza ve mükâfat zaten verilmiştir. Yaptığınız ibadetler aslında bir teşekkürdür. Neye karşı teşekkür ediyoruz? İbadetler, bize verilmiş nimetlerin karşılığında Allah’a edilen bir teşekkür ma...

DİLİ GIYBETTEN KORUMANIN ÇARELERİ

Resim
Bütün huylar, ancak ilim ve amel macunuyla tedavi edilir. Her illetin ilâcı, sebebinin zıddı iledir. Bu bakımdan biz illetlerin sebeplerini araştıralım. Dili gıybetten uzak tutmanın ilâcı iki şekilde olur: Birincisi: İcmâlî İkincisi: Tafsilî İcmâlî Kişinin gıybet etmesinden ötürü kendisini Allah'ın gazabına mâruz bırakmış olduğunu bilmesidir ve yine gıybetin kıyamet gününde iyiliklerini yok edeceğini bilmesidir. Çünkü kıyamet günündeki iyilikleri, gıybetinin ve mürüvvetinin bedelidir. Eğer iyilikleri yoksa, gıybeti yapılanın kötülüklerinden onun defterine nakledilir. O, bununla Allah'ın gazabına mâruz kalır ve Allah nezdinde murdar et yiyene benzer. Kulun kötülük kefesi, iyilik kefesine ağır basarsa cehenneme girer. Bazen de gıybetini yapmış olduğu adamdan kendisine bir günah nakledilir ve o günah ile terazisinin günah kefesi ağır basar ve dolayısıyla cehenneme girer. Gıybetçinin başına gelen azabın en azı, onun amellerinin sevabını azaltmasıdır. Bu azaltma, hakkın istenilmesi,...

BİZİ SEV, BİZİ SEV, BİZİ SEV

Resim
Bismillahirrahmanirrahim elhamdulillahi Rabbül Âlemin. Vessaletü vesselamü ala seyyidina Muhammedin nebiyyina ve ala alihi ve sahbihi vesellem. Seyda Şeyh Maşuk Hazretleri; Seyda Fadlullah Hazretlerinin hem dayısı, hem de üstadının üstadıydı. Malum Seyda Fadlullah Hazretleri, izni Şeyh Molla Muhyeddin’den (k.s) sonra Şeyh Maşuk’tan (k.s) almıştır. Şeyh Maşuk (k.s), Şeyh Ahmed el Haznevî’nin (k.s) müridi ve halifesiydi. İntisap ettiği dönemlerde Şeyh Ahmed’e  (k.s) karşı çok aşırı bir muhabbet duymaktaydı. Hatta bazı anlar onun yokluğuna dayanamıyordu. O yıllar savaş yılları; aşırı bir kıtlık yaşanmaktaydı. Böyle bir zamanda gitmek için her defasında bir bahane buluyordu. Bir defasında Şeyh Maşuk (k.s), babasının yanına gidip “Ben üstadımı çok özledim; onu göremezsem dayanamam. Hazne’ye gitmem lazım, hac mevsimi geldiğinde hac yolculuğu sırasında oraya da gideceğim.” der. Babası ise ona şöyle dedi “Şeyh Maşuk, bu çok güzel bir düşünce. Allah hâlini mübarek eylesin; fakat bende hac p...

Emr-i bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i an'il-Münker'in Farziyeti

Resim
Emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münkerin farz olduğunu ve faziletini aklı selim sahipleri onaylamış ve ümmet üzerinde icma etmiş olmakla birlikte, bu esasa ayet ve hadîsler de işaret etmektedirler. Ayetler İçinizden insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Âlu İmran/104) Bu ayette emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münkerin farziyeti bildirilmektedir. Çünkü Allah Teâlâ'nın 'veltekün' sözü bir emirdir. Emrin zâhiri ise farziyet ifade eder. Aynı zamanda ayette, Müslümanların kurtuluşlarının emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker yapmalarına bağlı bulunduğu ciheti de beyan edilmiştir. Çünkü Allah Teâlâ hasr yaparak şöyle buyurmuştur: 'Ve ülâike hümül müflihûn' (İşte ancak onlar kurtuluşa erenlerdir). Ayette emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker'in farzı ayn değil farzı kifâye olduğu ciheti de beyan edilmiş ve bir cemaatin bu vazifeyi yap...

KALPTE BİR IŞIK YAKMAK

Resim
Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve ala âlihi ve sahbihi ecmaîn. Müslüman bir kimsenin dini meseleleri, dünyevi meselelerin arasında üçüncü–dördüncü sıraya atmaması icap eder. Din meselesinin, Allah meselesinin, insanın öncelikli meselesi olması lazım. İnsan bunu sık sık kendine sormalı: “Ben nasıl kurtulurum?” Bir insanın cehenneme girmemesinden daha önemli meselesi olamaz, olmaması lazım. Bu tür şeylerde meseleye sadece işin fantastik kısmı, hayali kısmı, hikâye kısmı olarak bakılırsa aynı şekilde ölüme de bu açıdan bakılırsa; o kişi büyüklerine, sadat-ı kirama, Peygamber Aleyhisselâm’a ve Allah’a kulak vermezse veyahut kulak verdikten sonra işe ehemmiyet göstermezse o insanda manevi bir hastalık var demektir ve o insanın bir an evvel tedavi olması gerekir.  Bir ölüm hadisesi var ve bu hadisede herkesin bir sırası var, sıranın insana ne zaman geleceği de belli değil. İnşallah büyüklerin yolu, caddesi, büyüklerin ...