Kayıtlar

TAKLİT YOLUYLA İMAN SAHİH MİDİR?

Resim
Taklit, bir şeyin delilini, doğruluğunu veya eğriliğini araştırmadan onu tasdik etmek ve yolunca gitmektir. Taklit iki türlüdür, birisi güzel, diğeri kötüdür. Taklitin güzel olanı, hak üzere giden, sözü doğru, özü doğru, işi doğru bir kimsenin peşine düşmek ve her ne derse tasdik etmektir. Hz. Peygamber’e (s.a.v) teslim olup her sözünü tasdik etmek   bu kısma girer. Böyle bir Taklitin sonu hayırdır, neticesi Allah rızası ve   Cennet’tir. Çünkü, peşinden gidilen bu rehberin zerre yalanı yok; aldatması   yok. Ona teslim olan selamet bulur; izinden giden Cennet’e girer. Çünkü O Allah’ın Habibi Muhammedü’l-Emin’dir. İman, ibadet ve ahlakla ilgili meseleleri bize nakleden alimlere uymak ve onların söylediklerine göre amel   etmek de güzel bir taklittir. Bu manada, müslümanların çoğu tak-lid ehlidir; fakat işleri tehlikeli değildir. Çünkü önlerindeki imamların delilleri sağlam, niyetlleri halis, davetleri hak, içtihatları isabetlidir. Şu halde bir kimse...

NEREDE OLDUĞUNUN FARKINDA MISIN?

Resim
  Bismillahirrrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabbül âlemin. Vesselatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin nebiyyil ümmi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim. Peygamber Aleyhis selâtu vesselâm, Hazreti Eba Zer’e (r.a) hitaben şu nasihati yapmıştı: “Ey Eba Zer bir dönem bizi tanımıyordun. Tanıdın, Medine’ye geldin. İman ettin, Allah’ı buldun. İman gemisine bindin, alman gereken mesafeyi kat ettin. Ama eğer bu süreç içerisinde bindiğin bu iman gemisini iki de bir haramlar ile delmeye çalışırsan bil ki derya çok derin bir deryadır, dipsizdir. Eğer iman gemisini batırırsan senin selamete varamama ihtimalin yüksektir. Sen varamazsın, kimse seni de kurtaramaz. Ya Eba Zer sen nerede olduğunun farkında mısın? Sen çok derin bir deryanın üzerindesin. Dünya deryası, imtihanlara, meşakkatlere, musibetlere sürekli maruz kalınan bir deryadır. Bindiğin imanı, iki de bir günahlar ile tahrip etmeye çalışırsan menzile selametle varmama ihtimalin vardır. Onun için gemini tecdid et. Yenile. Restorasyona tab...

HOŞGELDİN YÂ ŞEHR-İ RAMAZAN

Resim
  Yeryüzünde bir milyarı aşkın müslüman için kutsal bir ay olan RAMAZAN ayı geldi. Onu kutsallaştıran şeylerin başında Kuran’ın o ayda inmeye başlaması ve Oruç ibadetinin bu aya tahsis edilmesi geliyor. Tüm müslümanlara Ramazan ayı mübarek olsun temennisiyle Yüce Allahtan Af ve mağfiret diliyoruz. Ramazan-ı Şerif ve Oruç Oruç ayı olan Ramazan-ı Şerîf, feyizli bir hayatın yaşandığı mübârek bir mükâfât ayıdır. Nâil olduğumuz sayısız nîmetlerin kadrini hatırlatan bu ayda, fânî lezzetlerden vazgeçip bâkî lezzetlere nâil olmanın sırrına, Hakk Teâlâ’nın emir buyurduğu oruç nîmeti ile kavuşulur. Oruç, fazîleti ve aslî gâyesi dâimî bir ibâdet şuûru içinde nefs engeliyle mücâdele etmek ve nefsi baskı altında tutarak te’sîrini asgarîye indirebilmektir. Oruç, hayat mücâdelesinde zarûrî olan “sabır, irâde, nefsî arzulardan uzaklaşma” gibi hallerin tâlimi ile ahlâkî durumumuzu kemâle erdirir. Yine bu ibâdet, nefsin bitmez tükenmez arzularına karşı insanın şeref ve haysiyetini koruyucu bir kalka...

Muhabbet'in Hakikati, Sebepleri, Kulun Allah'a Olan Muhabbetinin Mânâsı

Resim
Bu fasıldan gaye, muhabbetin hakikatinin ancak Allah'ın marifetiyle keşf olunacağını, sonra şartlarının ve sebeplerinin marifetini, bütün bunlardan sonra Allah hakkındaki mânâsının tahkik ile keşfolunacağını anlatmaktır. Birinci Esas Marifet ve idrâkten önce, muhabbetin olması düşünülemez; zira insan ancak tanıdığını sever, cansız bir şeyin sevgiyi idrak etmesi düşünülemez. Sevmek, idrâk eden dirinin özelliğidir. Sonra idrâk olunanlar idrâk edenin tabiatına uygun ve zevk verici tabiatına zıt olan nefret ve elem verici ve tabiatına ne zevk, ne de elem vermeyen kısımlara bölünür. Bu bakımdan idrâkinde bir lezzet ve rahat olan her şey, idrâk edenin nezdinde güzeldir. İdrâkinden elem duyulan her şey, idrâk edenin nezdinde kötüdür. Kendisinde ne elem, ne de lezzet olan şey ne güzel, ne de çirkindir. Madem ki durum budur, her lezzetli kendisinden lezzet alanın nezdinde sevimlidir. Sevimli olmasının mânâsı tabiatta ona karşı bir meyil olması demektir ve nefret edilmesinin mânâsı tabiatını...

BÜYÜKLERİN HAYATI/ŞEYH MUHAMMED DİYAUDDİN (k.s.)

Seyda-i Taği'nin oğludur. Hazreti Sani lakapları olur (Hazreti evvel de Mevlana Halid'dir) Bu lakabı kendilerine mürşitleri şeyh Fethullah verir. Hicri 1275 yılının ocak ayında bir pazartesi günü öğleden sonra dünyaya gelirler. Doğum yerleri İsparit bucağına bağlı Usp köyüdür. İlme önce, babalarının yanında başlarlar. Sonra da Şeyh Ahmedi Taşkese'nin yanında devam ederler. Nihayet amellerini de babalarının yanında devam ettikleri halde hem ilimde hem amelde son mürşitleri olan şeyh Fethullah'ın yanında icazet alırlar. İlk mürşitleri Seyda-i Taği. Fakat Seyda yolun yarısında dar-ı Bekaya göç ederler. Son anlarda yatakta uzanmış bulunan babalarının başında hazret hüngür hüngür ağlıyor, Seyda sorar: "Oğlum neden ağlıyorsun?" Cevap: "Niye ağlamayayım ki, büyük bir tüccar vefat ederken oğluna hiç miras bırakmazsa, oğlu ağlamasın da kim ağlasın?" Seyda: "Merak etme evladım. Seni Şeyh Fethullah'a ısmarladık. Onun yanında kendini tamamlarsın." ...

KALBİN İLGİSİ KİMDE?

Resim
Bismillahirrrahmanirrahim Elhamdülillahi Rabbül âlemin vessalâtu vesselâmu ala seyyidina Muhammed’in nebiyyil ümmi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim. Resulullah (s.a.v) buyuruyor ki: Eğer insan dünyadayken günaha girdiğinde tövbe ve istiğfar ile Allah’ın rahmetinden istifade etmez ve bu şekilde ölürse günahlarından kabrin onu sıkmasıyla arınmaya başlar. Çok daha ağır ve zor bir çabayla ruhuna, kalbine işleyen günahlar kabir azabıyla arındırılır. Eğer kabir de insanı arındırmaya fayda vermiyorsa ruhuna işlenen bu günahlar, cehennemin suyu ile arındırılmaya başlar.” İmanı korumak çok zor bir durumdur. Şeytan bütün hünerlerini, bütün mesaisini, insanın üzerindeki en büyük etkisini, insanın en zayıf olduğu sekerat anında kullanır. İnsanın sekerat anında, hastalık hâli ile kontrol mekanizması çok zayıftır. En zayıf olduğu an ölüm anıdır. Nefs u şeytan o anda santrale bağlanıyor. Santral dediğimiz şey nefsi emmaredir. Şeytan kalbin, zihnin şifresini çözüyor. Oraya giriyor, insana değişik hay...

HOŞ GELDİN ÜÇ AYLAR

Resim
  Zaman, bize verilen en büyük nimetlerden biri. Gece ve gündüz Allah’ın tecellilerini bize hatırlatan iki münadi. Gece ile gündüzün nimetlerinden faydalanmanın zirve imkânlarının sunulduğu bazı mevsimler vardır. Bunların başında üç aylar gelmektedir. Üç aylarda bulunan kandil geceleri, gecenin Rabbani tecellilere ayna oluş sırrının en güzel bir yansımasıdır. “Geceyi ihya etme”nin “gündüz tutulan oruç”la birleştiği bu mübarek gün ve geceler, zamanı değerlendirmek, ömrü boşa geçirmemek için de bir terazidir. Üç aylar, İslâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan recep, şaban ve ramazan aylarıdır. Recep ayında, regaip ve mi’râç, şaban ayında berat; ramazan ayında ise kadir gibi dört ayrı mübarek gece bulunmaktadır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), bu aylarda daha çok ibadet eder ve: “Allahım! Recep ve şabanı hakkımızda mübarek kıl, bizi ramazana kavuştur.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, I, 259) diye dua ederdi. Hz. Aişe, Rasûlüllah (s.a.s.)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban a...