Kayıtlar

BİZİ SEV, BİZİ SEV, BİZİ SEV

Resim
Bismillahirrahmanirrahim elhamdulillahi Rabbül Âlemin. Vessaletü vesselamü ala seyyidina Muhammedin nebiyyina ve ala alihi ve sahbihi vesellem. Seyda Şeyh Maşuk Hazretleri; Seyda Fadlullah Hazretlerinin hem dayısı, hem de üstadının üstadıydı. Malum Seyda Fadlullah Hazretleri, izni Şeyh Molla Muhyeddin’den (k.s) sonra Şeyh Maşuk’tan (k.s) almıştır. Şeyh Maşuk (k.s), Şeyh Ahmed el Haznevî’nin (k.s) müridi ve halifesiydi. İntisap ettiği dönemlerde Şeyh Ahmed’e  (k.s) karşı çok aşırı bir muhabbet duymaktaydı. Hatta bazı anlar onun yokluğuna dayanamıyordu. O yıllar savaş yılları; aşırı bir kıtlık yaşanmaktaydı. Böyle bir zamanda gitmek için her defasında bir bahane buluyordu. Bir defasında Şeyh Maşuk (k.s), babasının yanına gidip “Ben üstadımı çok özledim; onu göremezsem dayanamam. Hazne’ye gitmem lazım, hac mevsimi geldiğinde hac yolculuğu sırasında oraya da gideceğim.” der. Babası ise ona şöyle dedi “Şeyh Maşuk, bu çok güzel bir düşünce. Allah hâlini mübarek eylesin; fakat bende hac p...

Emr-i bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i an'il-Münker'in Farziyeti

Resim
Emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münkerin farz olduğunu ve faziletini aklı selim sahipleri onaylamış ve ümmet üzerinde icma etmiş olmakla birlikte, bu esasa ayet ve hadîsler de işaret etmektedirler. Ayetler İçinizden insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Âlu İmran/104) Bu ayette emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münkerin farziyeti bildirilmektedir. Çünkü Allah Teâlâ'nın 'veltekün' sözü bir emirdir. Emrin zâhiri ise farziyet ifade eder. Aynı zamanda ayette, Müslümanların kurtuluşlarının emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker yapmalarına bağlı bulunduğu ciheti de beyan edilmiştir. Çünkü Allah Teâlâ hasr yaparak şöyle buyurmuştur: 'Ve ülâike hümül müflihûn' (İşte ancak onlar kurtuluşa erenlerdir). Ayette emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker'in farzı ayn değil farzı kifâye olduğu ciheti de beyan edilmiş ve bir cemaatin bu vazifeyi yap...

KALPTE BİR IŞIK YAKMAK

Resim
Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve ala âlihi ve sahbihi ecmaîn. Müslüman bir kimsenin dini meseleleri, dünyevi meselelerin arasında üçüncü–dördüncü sıraya atmaması icap eder. Din meselesinin, Allah meselesinin, insanın öncelikli meselesi olması lazım. İnsan bunu sık sık kendine sormalı: “Ben nasıl kurtulurum?” Bir insanın cehenneme girmemesinden daha önemli meselesi olamaz, olmaması lazım. Bu tür şeylerde meseleye sadece işin fantastik kısmı, hayali kısmı, hikâye kısmı olarak bakılırsa aynı şekilde ölüme de bu açıdan bakılırsa; o kişi büyüklerine, sadat-ı kirama, Peygamber Aleyhisselâm’a ve Allah’a kulak vermezse veyahut kulak verdikten sonra işe ehemmiyet göstermezse o insanda manevi bir hastalık var demektir ve o insanın bir an evvel tedavi olması gerekir.  Bir ölüm hadisesi var ve bu hadisede herkesin bir sırası var, sıranın insana ne zaman geleceği de belli değil. İnşallah büyüklerin yolu, caddesi, büyüklerin ...

SAHABENİN USULÜ

Resim
''Ya Rabbi! Senden sonu küfür olmayan iman istiyorum.'' hadisi şerifi ve Nisa suresinin ''Ey iman sahipleri, iman edin.'' ayet-i kerimesi hakiki imanı bildiren mukaddes lafızlardan sadece ikisidir. Esasında bu ayet, ''Hakiki imana kavuşun.'' manasındadır. İmam-ı Ahmed Hazretleri ilim ve ictihadda çok yüksek bir dereceye sahip olduğu halde, hakiki imana kavuşmak için Bişr-i Hafi (k.s) ve Zünnun-i Mısri (k.s) gibi evliyaların sohbetinde bulundu. İmam-ı Azam Hazretleri de, ömrünün son yıllarında Cafer-i Sadık Hazretlerinin sohbetinde bulunduktan sonra, ''Bu iki sene olmasaydı, Numan helak olurdu." yani "Hakiki imana kavuşamazdım.'' buyurdu. Her iki imam da ilimde ve ibadette son derece ileri oldukları halde, tasavvuf büyüklerinin sohbetinde bulunarak marifeti ve bunun meyvesi olan hakiki imanı elde ettiler.  Dinimiz sohbetten ibarettir. Hz Peygamber (s.a.v.)'i gören, O'nunla (s.a.v) beraber olan ve bu imanla...

EY İMAN EDENLER! ALLAH'TAN KORKUN VE SADIKLARLA BERABER OLUN

Resim
Bismillahirrahmanirrahmanirrahim.  Elhamdülillahi Rabbil Alemin. Vessalatu vessalamu ala seyyidina Muhammedin nebiyyül ümmi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim. Rabbişrahli sadri ve yesirli emri. Vahlül ukdeten min lisani ve yefkahu kavli. “Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn (sâdikîne).” Ey iman ile serfiraz [2] olmuş, mahlûkat içerisinde iman ile seçkin hâle gelmiş imanlı insan; bu iman tehlike içerisinde. İmana yönelik hücumlar var. İmanını muhafaza etme adına “ittekûllâhe”, takva dairesi içerisinde bulun; Allah’a karşı mütteki ol. “ve kûnû meas sâdikîn” sadık insanlarla beraber olun. Sadık; Allah’a dost olmuş, Allah’a sadık olmuş, Allah’a veli olmuş Allah’ın dostları ile beraber olun, onların izinden ayrılmayın. Kalplerinizde onlara yer verin, onlara yer açın, kalplerinizin en muazzam, en aziz köşesini onlara verin. Böyle yaparsanız sizi serfiraz kıldıran, mahlûkat içerisinde en seçkin bir toplum hâline getiren imanınızı muhafaza etmiş olursunuz. “Ya Eyyühellezi...

TEFEKKÜRÜN FAZİLETİ

Resim
Allah Teâlâ, aziz kitabının birçok yerinde tefekkürü emretmiş ve tefekkür edenleri övmüştür. Onlar ayakta iken otururken ve yatarken (daima) Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve şöyle derler: ''Ey rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın!''(Âlu İmran/191) İbn Abbas şöyle demiştir: Bir grup, Allah'ın zatı hakkında tefekkür'e daldılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle dedi: Allah'ın mahlukları hakkında düşünün. O'nun zatı hakkında düşünmeyiniz. Çünkü sizler Allah Teâlâ'yı gereği gibi takdir edemezsin. (1) Hz. Peygamber bir gün tefekküre dalan bir grubun yanına vardı ve şöyle dedi: - Neden konuşmuyorsunuz? - Biz Allah'ın mahlukâtı hakkında düşünüyoruz! - İşte böyle yapın! Allah'ın mahlûkları hakkında düşünün! O'nun zaı hakkında düşünmeyin; zira şu batı kısmında bir beyaz arazi vardır. Onun nûru beyazdır. Onun beyazı nûrludur. Onun nûrunun beyazlığı kırk günlük bir mesafe kadardır. Orada Allah'ın ...

BÜYÜKLERİN HAYATI/ŞEYH AHMED EL-HAZNEVİ (k.s)

  Seyda Şeyh Ahmed el-Haznevi’nin(k.s.) Şeceresi:    Ahmed el-Haznevi Hazretleri'nin (k.s) lakabı 'Şah-ı Hazne'dir. Babası Molla Murad, annesi Amine Hanımdır. Dedesi Hacı Sofi’dir. Altıncı kuşağa kadar tüm dedeleri bilinmekte olup altıncı kuşaktaki dedesi Molla Suvar’dır. Annesinin babası Seyyid Osman Efendi olup, bu zat da Şeyh Abdülkadir-i Geylani’nin (k.s) neslinden gelmektedir. Ailenin baba ve anne tarafından nesep isimleri burada kesilmektedir. Bazı rivayetlere göre aile nesep bakımından, Hz. Hasan'a (r.a) ulaşır. Şeyh Ahmed el-Haznevi’nin (k.s) abisi Hacı Muhammed Emin şecerelerine dair şunları ifade eder: "Şeceremizin dedelerimden birinin elinde iken çıkan bir yangın sonucu birçok şeyle beraber yandığını duydum. Bu sülale Hz. Ali'nin (r.a) oğlu Hz. Hasan'ın sulbünden gelir ancak elimizde şecere bulunmamaktadır.” Bilinen en büyük dedeleri Molla Suvar, Doğu Bayezid'e yerleşmiştir. Daha sonra tarihi belli olmayan bir dönemde Şeyh Ahmed el-Haznevi’ni...